Ceza Hukukunda Mahsup

4 min oku

TCK 63 - Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir. Adlî para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün yüz Türk Lirası sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılır.

Mahkeme hakiminin mahsup yapılıp yapılmaması konusunda takdir hakkı yoktur.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.03.1940 ve 05/68 tarihli içtihadında “Bir şahsın müteaddit suçlarının bir mahkemede birleştirilerek bir hükme bağlanması veya ayrı ayrı bakılarak verilen hükümlerin usulün 403. maddesi hükmüne göre birleştirilmesi halleri, cezanın infazı bakımından farksız olup, birlikte hükme bağlanan iki suçtan birinden beraatine ve diğerinden mahkûmiyetine karar verildiği halde, beraat ettiği suçtan dolayı mevkuf kalmış olduğu müddetin mahkûm olduğu ceza müddetine mahsubu lazım geldiği gibi, ayrı ayrı hükümlerle birinden beraat ve diğerinden mahkûmiyet halinde dahi cezanın infazında beraat kararı ister evvel, ister sonra olsun beraat ettiği suçtan dolayı mevkuf kalmış olduğu müddetin ceza müddetine mahsup icap edeceği ve çünkü birden ziyade suçlarda cezaların birleştirilmesi ve neticede bir hüküm infaz edilmesi ve kati hükümden evvel mevkuf olarak olarak geçen müddetin hangi suça ait olursa olsun mutlak surette mahkûm olduğu ceza müddetinden indirilmesi, Ceza Kanunu’nun 40. maddesi ile içtimaı hükümlerinin zaruri bir neticesi olduğu ve ancak beraat hükmü katileştikten sonra işlenmiş olan suçtan mahkûmiyet halinde, evvelce beraatle neticelenmiş olan suçtan dolayı mevkuf kaldığı müddetin beraatinden sonra işleyeceği suçtan verilecek ceza müddetinden indirilmesi kanun hükümlerine uymayacağı, çünkü sonradan işlenen ve mahkûmiyetle neticelenen suçu evvelce beraat kararına bağlanmış olan suçla birleştirmeye kanuni bir yol ve imkân bulunmadığı mütalaasına dayanılarak beraat eden bir şahsın beraat eden bir şahsın beraat ettiği suçtan dolayı mevkuf kaldığı müddetin beraat kararından evvel -beraat kararı kat’ileşmeden evvel- işlemiş olduğu diğer suç için verilen ceza müddetine mahsubu icap ettiğine...” şeklinde belirttiği üzere bir suçtan dolayı tutulu kalınan süre başka bir suçtan dolayı indirilebilir. Ancak bunun için ceza mahkumiyeti kesinleşmeden önce tutulma hali gerçekleşmelidir. Bunun için suçun beraatle sonuçlanmış olması gerekmediği gibi davanın sonuçlanmamış bulunması da mahsup işlemine engel olmaz.

Burada önemli olan husus, mahsuba konu mahkumiyete ait suçun, tutuklu kalınan suçtan verilen hükmün kesinleşmesinden önce işlenmesi olup bunun da temel nedeni sanığın daha önceden tutuklu kaldığı süreye güvenerek, yeniden bir suç işlenmesine engel olmak düşüncesidir.

5237 sayılı yasanın 63. maddesi bağlamında da geçerliğini koruduğu anlaşılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.03.1940 gün 05/68 sayılı kararında da açıklandığı gibi, bir suçtan dolayı tutuklu kalınan sürenin başka bir suçtan indirilmesi içtima kurallarının zorunlu bir sonucu olarak bir suça ait tutukluluk süresi başka bir suçun cezasından indirilebilecektir. Mahsup kurumunu düzenleyen bu maddelerde, infazı gereken ceza mahkumiyetinin kesinleşmesinden önce gerçekleşen kişisel özgürlüğü sınırlayan durumların mahsubu öngörülmüş olup başkaca bir koşul aranmamıştır. Tutukluluğun gerçekleştiği suçun görülmekte olan bir davaya ait olması mahsup yapılabilmesine engel bir hüküm bulunmamaktadır. Kesinleşmiş ceza mahkûmiyetlerinin tutuklama kararlarına göre öncelikle infaz edilmesi gerektiğinden kuşku yoktur. Bu nedenle sonuçlanmamış başka bir davadan ötürü tutuklu kalınan sürenin diğer koşulları varsa mahkûm olunan ceza süresinden mutlak surette indirilmesi cezaların toplanması kuralının zorunlu bir sonucudur. Özellikle vurgulamak gerekir ki devam eden bir davaya ilişkin tutukluluk süresi kesinleşmiş ceza mahkûmiyetinden indirilmesi takdire bağlı değildir, tam aksine bir zorunluluktur. Başka bir anlatımla, ceza mahkûmiyeti infaz edilen bir hükümlünün başka bir davadan dolayı ister beraatla, isterse henüz içtima edilemez şekilde mahkûmiyetle sonuçlanmış olsun ya da görülmekte olan bir davaya ait bulunsun diğer koşulları varsa mutlaka mahsup yapılması gerekli ve zorunludur. Bu uygulama hükümlü yararına olduğu açıktır. Çünkü devam eden bir davadaki tutukluluğu kesinleşmiş başka cezasından indirilmesi, görülmekteki davadan beraat etmesi durumunda tutuklu kaldığı süre diğer cezasından mahsup edildiğinden bir hak kaybı söz konusu olmayacaktır (Y1CD-K:2007/288).

Yargıtay CGK 2006/1-4 E, 2006/7 Karar ve 31/01/2006 tarihli içtihadında "Mahsuba konu tutulu sürenin sonradan işlenen bir suçun soruşturması ve kovuşturmasından kaynaklanmış olması ve bu sürelerin daha önceden işlenip kesinleşen bir suçtan mahsubunun talep edilmesi halinde mahsup mümkündür." Yani ilk suça ilişkin mahkumiyet hükmü kesinleştikten sonra ikinci bir suçun işlenmesi ve bu suç nedeniyle hürriyetin sınırlanması halinde, tutulu kalınan bu süreler ilk suç nedeniyle verilen hükmün infazında mahsuba konu olabilecektir. Ancak bu durumda mahsup uygulanacak hükmün dayanağını oluşturan suçun tarihinin, tutulu sürelerin dayanağını oluşturan suçun soruşturma ve kovuşturma sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden önceki bir zamana denk gelmesi gerekir.

Hükümlü İbrahim Y.’ın, gözetim altında ve tutuklulukta geçirdiği 24 günlü sürenin birgün karşılığı 100 YTL. sayılmak suretiyle, tayin olunan 900 YTL adli para cezasından mahsup edilmesine, yapılan mahsup işlemi sonucu itibariyle infazı gereken para cezası bulunmadığından, 900 YTL adli para cezasına konu ilamın infaz edilmiş sayılmasına karar verilmiştir (Y2CD-K.2006/15939).